Kişinin ölümü veya gaipliği halinde, ölen kişinin malvarlığının kimlere ve paylaştırılacağını düzenleyen hukuk dalına miras hukuku denir. Miras hukukunda mal paylaşımı miras sahibinin ölümünün gerçekleşmesi sonucu ortaya çıkar. Bu nedenle mirasçının vefatı gerçekleşmeden miras hukukuna göre yasal mirasçılar mirasçı sıfatı taşımadığından herhangi bir şekilde miras hakkından bahsedilemez. Miras bırakanın vefatı gerçekleşmediği için bu süreçte mal varlığından istediği şekilde tasarrufta bulunabilir. Ancak mirasçılarının saklı paylarını ihlal edemeyecektir. Muris, vefatından önce mirasçılarının saklı payını ihlal eder bir tasarrufta bulunmuşsa bu aşamada tasarrufların iptali istenebilecektir.
Yargılama süreci, mahkemelerin iş yoğunluğu ve dosyanın içeriğine göre her dava için değişiklik göstermekle birlikte veraset ilamının iptali davası ortalama 1 yıl kadar sürmektedir. Tenkis davası ortalama 1,5 yıl sürerken muris muvazaası davası ortalama 4 yıl kadar sürmektedir. Miras sebebiyle alacak davası ortalama 1 yıl sürmektedir.
Miras bırakanın vefatından sonra geride kimlerin mirasçı olduğunu gösterir belgeye mirasçılık belgesi denir. Mirasçılık belgesi veraset ilamı olarakta bilinmektedir. Mirasçılık belgesi için tek bir mirasçının başvurusu yeterlidir. Mirasçılık belgesi 2011 yılına kadar önce sadece sulh hukuk mahkemelerine başvuru halinde verilebiliyorken yapılan bir kanun değişikliği ile artık noterler de mirasçılık belgesi düzenleyebilmektedirler. Bu durumun bazı istisnaları vardır. Şöyle ki; mirasçılar arasında yabancı ülkede yaşayan veya yabancı ülke vatandaşı olan var ise noterler mirasçılık belgesi düzenlememektedir. Mirasçılar bu gibi durumlarda sulh hukuk mahkemesine başvurarak mirasçılık belgesi talep edebilirler.
Mirasçılık belgesi çekişmesiz yargılama yolu ile yani davada davalı gösterilmeksizin mahkemeden ya da noterden talep edilen bir belgedir. Bu durum için tek bir mirasçının varlığı ve talebi yeterlidir. Mirasçılık belgesi mirasbırakanın son yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesinden veya mirasçılardan her birinin yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesinden talep edilebilecektir. Zira notere yapılacak olan başvurunun aksine, sulh hukuk mahkemesine yapılacak olan başvuru bir çeşit çekişmesiz yargı işi niteliğinde olup, yargı işlerine ilişkin usul ve esas hükümleri gündeme gelebilmektedir. Özellikle noterden mirasçılık belgesi almayı deneyip alamayanlar, örneğin öncelikle nüfus kaydının düzeltilmesi vb. davaları açmaları gerekenler açısından bir miras avukanının profesyonel hukuki danışmanlık ve dava temsil hizmeti edinmesi önem arz etmektedir.
Mirasçılar veraset ilamı alabilmek için başvuru öncesinde tüm gerekli evrakın hazır etmesi sürecin hızlı
işletilmesi için son derece önemlidir. Bu nednele veraset ilamına ilişkin olarak başvuruda bulunmak
isteyen mirasçıların öncelikle aşağıdaki belgeleri hazır etmelerini tavsiye etmekteyiz:
Ölüm Belgesi,
Nüfus Kayıt Örneği,
Nüfus Cüzdanı Fotokopisi,
Veraset İlamı Talep Dilekçesi
Mirasçılık belgesi alınabilmesi için bir avukatın hukuki yardımlarından faydalanmak zorunlu değildir. Bu
işlem oldukça basit olduğu için yukarıda saymış olduğumuz belgelerle birlikte tek başınıza da gidip
mirasçılık belgesi alabilirsiniz.
Mirasçılık belgesinin alınması akabinde yapılacak olan işlemlerin avukat yardımı olmaksızın doğru bir
şekilde yapılması, hukuki usul ve esaslar ile prosedürlerin işleyişini bilmeyen vatandaşlar açısından
çok büyük sıkıntılara ve ileriye yönelik hak kayıplarına sebebiyet verebilmektedir. Örneğin mirasçılık
belgesinin iptali, vasiyetnamenin iptali, vasiyetnamenin tenfizi, miras paylaşım davası, miras paylaşım
sözleşmesi, ortaklığın giderilmesi davası, terekenin tespiti davası, kardeşler arasında miras paylaşımı,
reddi miras, tenkis davası, muris muvazaası gibi miras hukukuna ilişkin birçok iş ve işlemlerin mutlaka
hukuki danışmanlık ile yürütülmesi tavsiye edilmektedir. Aksi takdirde çok büyük çaplı hak kayıpları
gündeme gelebilmektedir.
Mirasçıların murisin ölümünü öğrenmeleri akabinde ilk yapmaları gereken iş veraset ilamını almalarıdır.
Ancak murisin mal varlığının varislerin üzerine geçişi için gerekli işlemlerin de gerçekleştirilmesi
gerekir. Eğer mirasçılar kendi aralarında anlaşabiliyorlarsa, veraset ilamındaki payları oranında
paylaşımın gerçekleştirilmesi için gerekli vergileri yatırıp menkul ve gayrimenkullerin intikalini
sağlayabilirler.
Ancak mirasçılar anlaşmaya varamıyorlarsa ya da veraset ilamında yer alan paylaşımdan farklı bir
paylaşım gerçekleştirmeyi istiyorlarsa o takdirde, mutlaka miras taksim sözleşmesi düzenlemeleri
gerekmektedir. Bunun dışında miras paylaşımına ilişkin olarak miras taksimi davası ya da ortaklığın
giderilmesi davası gibi davaları açarak sürecin hukuki süreci başlatabilirler. Bu tip hukuki süreçlerin
profesyonel bir şekilde yürütülmemesi nedeniyle çok büyük hak kayıpları ve zaman kaybı
yaşanabilmektedir. Bu nedenle bu süreçlerin mutlaka alanında uzman bir miras avukatı aracılığıyla
yürütülmesi tavsiye edilmektedir.
Birden fazla kişinin öldüğü ancak hangisinin daha diğerinden önce veya sonra öldüğünün tespit
edilememesi durumunda kişilerin birlikte ölüm karinesi gündeme gelir. Böyle bir durumda birden fazla
kişinin aynı anda öldüğü varsayılır. Bu varsayımın miras hukuku açısından birtakım önemli sonuçları
vardır. Birlikte ölüm karinesi durumunda murislerin üzerine kayıtlı olan mal varlığı tüm aktif ve
pasifleriyle yani alacak ve borçlarıyla birlikte kendi mirasçılarına geçecektir.
Birlikte ölüm karinesi dolayısıyla aynı anda öldükleri varsayılan kişiler birbirlerine mirasçı
olamazlar. Böyle bir halde her bir kimsenin mirası kendi mirasçılarına intikal eder. Örneğin; depremde
vefat eden eşlerin yıkılmış olan evlerinden vefat etmiş olarak çıkması halinde eşlerden hangisinin daha
önce veya sonra öldükleri tespit edilemezse bu halde aynı anda öldükleri kabul edilir ve birbirlerine
mirasçı olamazlar. Miras doğrudan kendi kan hısımlarına intikal eder.
Sağ kalan eşin mal rejiminden kaynaklı alacakları uygulamada mirasın paylaştırılmasından önce
ödenmektedir.
Miras bırakanın ölümü halinde, eşlerin birlikte yaşadıkları müşterek konutun ve bu konutta yer alan
eşyaların da miras mallarının arasına dahil olması halinde, sağ kalan eşin miras hakkından mahsup
edilmek üzere bunlarının kullanımının kendisine özgülenmesini isteme hakkı bulunmaktadır.
Murisin ölümüyle birlikte mirasçılara; miras kendiliğinden geçecektir. Bu şekilde miras bırakanın alacak ve borçları da mirasçılara intikal edecektir. Mirasçılar bu durumda, miras bırakanın borçlarından terekeyle birlikte kendi mal varlıklarıyla da sorumludurlar. Miras bırakanın terekesinin borca batık olması halinde; mirasçıların bu borçlardan sorumlu olmaması için getirilmiş bir müessese vardır. Buna “reddi miras” denir. Bu durumda mirasçıların 3 aylık süreleri bulunmaktadır. Bu süre içinde mirasın reddedilmemesi halinde mirasçılar tüm mal varlığına aktif ve pasifleriyle birlikte kabul etmiş sayılacaklardır. Miras bırakan ölmeden, miras reddedilmez.
Miras bırakanın ölümüyle birlikte ve ya kendisinin mirasçı olduğunu öğrenmesiyle birlikte 3 ay içerisinde yapılmalıdır.
Mirasın reddi kurumundan farklı olarak burada adı üzerinde sözleşme yapılması gerekecektir. Mirastan feragat sözleşmesi, mirasbırakan ile gelecekte muhtemel mirasçı olan kişi arasında bir edim karşılığında veya karşılıksız olarak miras hakkından tamamen veya kısmen vazgeçmesini içeren bir sözleşmedir. Mirastan tam feragat halinde, kişi mirasçılık sıfatından tamamen vazgeçmektedir. Buna rağmen, kısmi feragatte, feragat eden mirasçılık sıfatını korumaktadır.
Vasiyetname, miras bırakanın mirasının paylaşım esaslarını belirleyen yazılı belge veya sözlü beyandır.
Vasiyetname, resmi memur karşısında yapılabileceği gibi miras bırakanın kendi elyazısı ile veya
koşulları varsa sözlü bir şekilde de yapabilecektir.
Ölüme bağlı tasarruflardan en önemlisi vasiyettir. Kişi vasiyetname ile mal varlığı üzerinde ölümünden
sonra sonuç doğuracak şekilde işlem yapmaktadır. Vasiyetnameler muris tarafından yapılan ölüme bağlı
tasarruf işlemleridir. Vasiyetnamelerde karşı tarafın da bunu kabul etmesine gerek yoktur. Miras
bırakan, ölümüne kadar her zaman vasiyetnameleri serbestçe ve tek taraflı olarak değiştirebilir. Miras
bırakanın sağken vasiyetnameyi değiştirmeyeceğine ilişkin yapılan her türlü şart geçersizdir.
Muvazaa, tarafların gerçekte olmayan bir işlemi yapılmış gibi göstermeleri veya yaptıkları işlemin ardında farklı bir hukuki işlem yapılması durumudur. Muvazaa miras hukukunda görülmektedir. Taraflar, çoğu zaman mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla bu yola başvurabilmektedirler. Bu duruma en önemli ve uygulamada en çok rastlanan örnek miras bırakan, taşınmazlarından birini mirasçılarından birine satmış gibi göstererek aslında bağışlayarak diğer mirasçılarından mal kaçırabilmektedir. Bu durum saklı paya müdahale ederse işlemin iptali talep edilebilmektedir. Muris muvazasına dayalı tasarrufun iptali davası açılarak diğer mirasçıların hak kayıpları giderilir.